Hipertansiyon ile İlgili BilgilerTansiyonunuz kaç biliyor musunuz?

Hastaların azımsanmayacak kadar büyük bir çoğunluğu kan basıncının yüksek olduğunun farkında değildir. Bu durum mortalite ve morbiditenin artmasına neden olmaktadır. Tuz tüketiminin fazla olduğu toplumlarda kan basıncı yüksekliği de daha sık görülür. Türkiye'de yapılan Salturk çalışmasıyla bir kişini ortalama 18 g /gün tuz aldığı saptanmıştır. Oysa alınması gereken günlük tuz miktarı en fazla 6 g olmalıdır.

Kaça çıkarsa tehlikeli?

JNC (joint national committee)'ye göre 140/90 mmHg üzeri hipertansiyon olarak kabul edilmektedir. Avrupa Hipertansiyon Cemiyeti'ne (AHA) göre ise tansiyon sınıflaması daha ayrıntılı olarak alınmıştır. Ev ölçümleri için hipertansiyon sınırı 135/85 mmHg , 24 saatlik kan basıncı takibinde ise sınır 125/80 mmHg olarak belirlenmiştir. Sistolik (büyük) tansiyonun 140 mmHg üzerinde, diastolik (küçük) tansiyonun ise 90 mmHg altında olduğu duruma ise izole sistolik hipertansiyon denmektedir. Malign hipertansiyon tanımı papil (göz dibi) ödemi akciğer ödemi bayılma ile giden bir kliniği tanımlar.

Belirtileri nelerdir?

Hastaların önemli bir kısmında herhangi bir belirti yoktur. Bazen tek belirti ölçülen kan basıncının yüksek gelmesidir. Bazı hastalarda karşılaşılan en önemli belirtilerbaş ağrısı çarpıntı nefes darlığı halsizlik bulantı kusma baş dönmesi şeklindedir. Uzun süren kontrol edilmeyen hipertansiyon ancak hedef organ hasarlarıyla kendini belli eder. Bu organlar beyin, kalp, böbrek, retina ve kan damarlarıdır. Bu organlara ait bulgular ve hastalıklar böbrek yetmezliği proteinüri, damarlarda anevrizma (anormal genişleme), tıkanma, inme ensefalopati, kalp damar hastalığı, kalp krizi ve kalp yetmezliği şeklinde görülür.

Nedenleri nelerdir?

Hipertansiyonun nedeni % 90-95 bilinmemektedir, % 5- 10'luk kısımda ise bir nedene bağlı (sekonder) hipertansiyon söz konusudur.

Hangi durumlarda sekonder hipertansiyonu düşünmek gerekir?

Yaş, öykü, fizik inceleme, laboratuar bulguları sekonder bir neden düşündürüyorsaKan basıncı ilaca zor cevap veriyorsa İyi kontrol edilmiş tansiyon birden kontrolden çıkıp yükselmeye başlıyorsa Hedef organ hasarı varsa,Kan basıncı >180/110 mmHg isesekonder hipertansiyonu düşünmek gerekir.  Hipertansif hastanın değerlendirilmesi...

Bu durumda 3 hususa dikkat etmek gerekir..

  • Hipertansiyon yaratan sekonder bir neden araştırmalı.
  • Hedef organ hasarı ve eşlik eden hastalık bakılmalı.
  • Diğer kardiovasküler risk faktörleri değerlendirilmelidir.

Tansiyon nasıl ölçülmelidir?

  • Tansiyon ölçümünde;
  • Kişi gevşemiş bir pozisyonda rahat olmalı.
  • Yarım saat öncesinde kafein almamış, bir şey yememiş olmalı.
  • Sigara içmemiş olmalı.
  • Ölçümden önce en az 5 dakika istirahat etmeli.
  • Koldan tüm giysiler çıkarılmalı.
  • 2 dakika aralıklarla 2 veya daha fazla ölçüm yapılmalı.
  • Kullanılan cihazın boyutları uygun olmalı.

Hipertansiyon ile İlgili BilgilerTedavisi nasıl olmalıdır?

Tedavideki temel hedef mortalite (ölüm) ve morbidite (sakatlık) oranlarını azaltmaktır. Hedef 140/80 mmHg altı olmalı; eğer böbrek hastalığı ya da diyabet mevcutsa bu durumda 130/80 mmHg altı hedef alınmalıdır.Hipertansiyon ciddi ama tedavi edilebilir bir hastalıktır. Tedavi edilmezse kalp, beyin, böbrek, göz gibi organlarda istenmeyen durumlara sebep olabilir, tedavisi ömür boyu sürmelidir, İlacı sadece bulgular ortaya çıktığı zaman değil sürekli kullanılması gerekmektedir.Kan basıncı düşünce ya da şikayetler kaybolunca tedavinin bırakılmaması gerektiği unutulmamalıdır.İlaçların bağımlılık yapmayacağı, genel önlemlere uyulmazsa ilaçların yetersiz geleceği eğer hasta üzerine düşen görevleri yapmazsa doktor doktor gezmesinin ona hiçbir fayda sağlamayacağı anlatılmalıdır

Non farmakolojik (ilaç dışı) tedavi : Yaşam tarzı değişikliği, tuz alımının kısıtlanması, ideal kiloya ulaşma, fizik aktivite artışı, sigarayı bırakmak, aşırı alkol tüketimini önlemek, diyeti düzenlemek, sık sık günde 5-6 öğün ama az miktarda yemek yemek, potasyumdan kalsiyumdan zengin besinler tüketmek, doymuş yağdan fakir diyet almak ilaç dışındaki tedavi yöntemlerinin temel prensipleridir.

Non-farmakolojik tedavilerin tansiyonu düşürme oranları ise şu şekildedir:

Kilo verme: 5- 20 mmHg (sistolik)

Sebze-meyve ağırlıklı beslenme: 8- 14 mmHg (sistolik)

Tuz kısıtlama: 5-10 mmHg (sistolik)

Fizik aktivite: 4- 8 mmHg (sistolik)

Alkol alımını kısıtlama: 2- 4 mmHg (sistolik)

İlaç (farmakolojik tedavi) : Hastanın yaşına eşlik eden diğer hastalıklarına uygun değişik grup ilaçlar ile hekim hipertansiyonu tedavi etmeye çalışır. Yapılan çalışmalarda en az 2- 3 ilacın gerektiği belirlenmiştir. İlaç kullanmaya rağmen tansiyonda düşme sağlanamazsa buna dirençli hipertansiyon denir. Bu durumda ilaç kullanmak en azından kardiovasküler mortalite ve morbiditeyi azaltmaktadır.

Hipertansiyon ile İlgili BilgilerTÜRKİYE'DE HİPERTANSİYON

Türkiye de  her üç kişiden birinde tansiyon yüksekliği hastalığı vardır. Yaşlı grupta hipertansiyon sıklığı yüzde 85 kişiye kadar çıkar. Genç grupta 20 kişide bir görülür. Bölgeler arasında en sık Karadeniz bölgesindegörülmektedir. Yuzde40 civarındadır. Enaz Doğu ve güneydoğu Anadolu'da yuzde22 civarındadır. Karadeniz bölgesinde daha fazla olmasının nedeni tuz tüketiminin bu ülkede fazla olması ve Karadeniz insanının yapısal daha stresli olmasından kaynaklanır. Aşırı Kilolularda hipertansiyon yüz kişiden 73ünde mevcuttur. Zayıf kişilerde bu oran yüzde 6lar gibi düşük oranda kalmaktadır. Menapoz ile hipertansiyon arasında pozitif bir ilişki vardır. Kadınlarda Menapoz sonrasında hipertansiyon oranı artar. 10. Yıl sonrasında yüzde 88 e kadar çıkar.

Enteresan olan hastaların ancak yüzde50si hipertansiyon hastalığının farkındadır. Geri kalan yüzde 50 sinin kendisinde olan hipertansiyon hastalığından  haberleri yoktur.  Erkek grup, kadın gruba göre hastalığından daha az haberdar ve daha vurdumduymazdır.  Erkeklerde bu farkındalık yüzde 40tır. kadınlarda ise bu farkındalık yüzde67dir. yani kadınlar hastalıklarının daha fazla farkındadır.

Hipertansiyonda ilaç kullanımı: Türkiye'de ki hipertansiyon hastalarının ancak yüzde 48i ilaç kullanmaktadır. Geri kalanı hastalığının farkında değil veya ilaç kullanmayı reddetmektedir. Kadınlar yine daha hassas olarak kadın hastaların yüzde 60ı ilaç kullanmaktadır. Erkeklerin sadece yüzde 33ü ilaç kullanmaktadır. Bu nedenle hipertansiyonun yapmış olduğu çeşitli tahribatlar ( böbrek yetmezliği, kalp krizi , inmeler) erkeklerde daha çok görülür. Çünkü tedavilerini düzgün bir şekilde yapmazlar. İlaç kullananların yüzde 38i bir iLaç, yüzde 44ü  iki ilaç ,yüzde 15i 3 ilaç , yüzde 3ü 4 ilaç kullanmaktadır. Türkiye'de hipertansiyon hastalarında ideal kontrol oranı yüzde 30 dur. Yani tedavi alan  hastaların ancak 3 hastadan 1i ideal şekilde tedavi edilmektedir. Geri kalan 3 hastadan 2 si yeterli tedavi almamaktadır. Tedavi edilen hastaların yarısı direyim denilen idrar söktürücü ve tuz attırıcı ilaç kullanmaktadır.

Dünyada 1 milyar insan hipertansiyon hastasıdır. Türkiye'de 18 milyon hipertansiyon hastasına vardır . Türkiye'de genç nüfusta yüzde 12 oranında hipertansiyon görülür. Toplumumuzda kadınlarda erkeklere oranla hipertansiyon daha fazla görülür . 60 yaşın üzerindekilerde bu oran yüzde 60-80 lere çıkar. Hipertansiyon hastalarının yüzde 30u tesadüfen ilk kan basıncı ölçümünde tespit edilmiştir. Bu oran Gençler'de daha çok görülür ve yüzde 50 si tesadüfen başka nedenlerle tansiyon ölçümünde tespit edilir.

Hipertansiyon hastalarında yüZde 12 şinde şeker hastalığı, yüzde 42 şinde kolesterol yüksekliği, yüzde 33 ünde LDL ( kötü kolesterol) yüksekliği , yüzde 41inde HDL (iyi kolesterol) düşüklüğü , yüzde 24ünde trigiliserid yüksekliği birlikte görülür. Hipertansiyona bağlı oluşan böbrek hasarının ilk belirtisi mikroalbüminüridir. Toplam tansiyon hastalarının yüzde 27sinde bu hastalık mevcuttur. Tansiyon hastalarını tespit ve tedavi planlamasında en önemli takip sık kan basıncı ölçümüdür. Tuz tüketiminin 4 gr geçmemesi yani24 saatte bir tatlı kaşığını geçmeyecek kadar olması gerekir. deniz tuzu, Kaya tuzu, mağara tuzu, himalaya tuzu hepsi aynıdır birbirinden farkı yoktur.

Hipertansiyondaki ilk tedavi davranış kalıbını düzeltmek olmalıdır. Dış etkenlerden en önemli faktörlerden biri tuz tüketimini azaltmaktır. Türk halkı tuz tüketiminde en önde gelen ülkelerden biridir. Ortalama günlük tuz alımı 6 gr olması gerekirken Türkiye de 3 misli fazla tüketilmektedir. (18gr)

Dış etkenlerden en önemli nedenlerden biri de toplumsal ve biriysel streslerdir. Stres sonrası vücutta değişik hormonlar salgınır. Bu hormonlar adrenalin , kortizol, anjiyotensin  gibi hormonlardır. Bu hormonlar stresle ani olarak artar ve hızla kan damarlarında kasılmaya yol açar. Kalp hızlanır beyinden kalbe giden dengesiz sinyaller artar, beyinden sağ ve sol kalbe giden sempatik sinir sistemi yollarında regüler eşit olmayan ve kısa Devre yapan sinyaller kalpte ritim bozukluklarına, kAlp krizlerine ve ani ölümlere yol açar. Beyinden kalbe giden bu sinir sistemi uyarı patlamaları PET sintigrafilerinde de gösterilmiştir.

Toplumsal streslerde ilk 24 saatte kalp krizi , akut koroner sendrom erkeklerde kadınlara göre 6 misli daha fazla görülür. Akut streslerde felç riskleri ise normal zamanlara göre 14 misli daha çok artar.  Kronik toplumsal streslerde bu risk devam eder ve kalp krizi ve inme riski yüzde 14 oranında daha çok artar. Tansiyon hastaları veya kalp hastalarında bu oran  çok daha fazla artar. Toplumsal streslerde ve şiddete mAruz kalmış şahıslarda kulak çınlamaları, baş dönmeleri, geceleri diş gıcırdatmalar, genel vücut ağrıları, yorgunluk yeöe bozuklukları, migren krizleri, yaygın karın ağrıları, hassas bağırsak sendromu, mide ülser kanamaları, konsantrasyon bozukluğu, unutkanlık, ağlama krizleri , uyku problemleri, uyuyamama, sabahları kalkamama, depresyon, iş hayatındaki başarısızlık davranışlarda patlama krizleri, alkol ve sigara bağımlılığında artma gibi bozukluklar ortaya çıkar. 

Strese maruz kalanlar mutlaka tansiyonlarını kontrol ettirmek zorundadırlar. Çünkü tansiyonları yükselenlerin yarısı bu hastalığın oluştuğunun çarkında değillerdir. Stres şeker Hastalığı'na da zemin hazırlayabilir. Klinik olarak ispatlanamasada stresin kanser hastalığınada yol açtığına dair ip uçları vardır. Türk halkının içinden geçmekte olduğu toplumsal stres ortamında bu hastalıkların çoğalacağı kesindir. Sağlık kontrollerinin şu sırada daha sık yaptırması gerekmektedir.

Şeker Hastalığı