Şeker hastalığı tedavisindeki esas hedef kan şekerinin normal seviyelerde tutulmasıdır. Bu seviye Sağlıklı kişilerdeki seviyeden-20 daha fazla tutulur. Yani diyabetli bir şahsın açlık kan şekerinin 110-130mg/ dl , tokluk kan şekerinin 150-200 seviyelerinde tutulması idealdir. Burada önemli olan kan şekerinin normalden daha fazla düşmesine yol açmamak gerekir. Bu nedenle şeker hastasında açlık kan şekerini 80-100mg/dl arasında olmasını hekimler olarak pek istemeyiz. Beyin ve diğer organlarımız kandaki şekerimizde beslenir. Düşmesi halinde bu organlarımız fonksiyonlarını kaybeder. Tip2 diyabet hastalarında ağızdan verilen ilaçlar ile kan şekeri seviyesi kontrol altına alınamaz ve HbA, c denilen üç aylık şeker ortalaması %7nin üzerine çıkarsa ozaman insulin tedavisine başlanır.

İnsulin tedavisi kolay bir tedavi şekli olmasa da eğer mecburiyet varsa mutlak uygulanır.  İnsulin tedavisi cilt altına yapılır. Esas karın, cilt altı olsada baldırlar, kolada uygulanır.

Yanlış bilinen: insulin başlandığında ( Tip II diyabette) bırakılması imkansız ve geri dönülemez düşüncesidir. İnsulin doğru ve uygun tedavi yöntemleri ile dozu azaltılabilir veya bıraktırılabilir. Tabi burada hasta uyumu , hekim tecrübesi ve bilgisi ön plandadır. İnsulini bırakırken kan şekeri normal seviyelerde olmalıdır yoksa bu işlemin bir önemi kalmayacağı gibi tehlikelide olabilir. Bu nedenle hastalar bu tedavi değişikliği sırasında haftada bir hekim tarafından kontrol edilmeli günlük şeker takibi listeleri değerlendirilmelidir.

İnsulin Kullanımındaki Sakıncalar;

  • Uygulanması çoğu hasta tarafından psikolojik olarak reddedilir -Hastalar, hastalığını gizlemek isterler. Yemek öncesi yapıldığından başkaları tarafından görülmesini istemezler.
  • doz ayarlamasını devamlı hekime sormak zorundadır.
  • görme problemi olanlar , yanlış dozlar yapabilir.
  • teknik olarak yanlış uygulama , doz ayarı, heyecanlanma ile uygulamada problemler çıkabilir.
  • iğne yapılan yerde enfeksiyon gelişmesi , kızarıklık, ağrı
  • iğne yapılan yerde atrofi (çökme, şekil bozukluğu) -hipoglisemi ( şeker düşmesi) riski
  • insulin kilo yapar!
  • kilo alan şeker hastası kontrolünü kaybeder.
  • kilo aldıkça insulin ihtiyacı artar.Böyle bir üçgen içinde hastanın morali de bozulur.
  • insüline karşı antikorlar gelişir ve insulin dozu arttırılmak zorunda kalınır. İnsulin anabolizan bir hormon olduğundan kilo alımı artar!
  • İnsulin tedavisinden kurtulan yüzlerce hastam vardır. Bunlarla temas edebilirsiniz ve ne kadar kolay bir program olduğunu görebilirsiniz.

Uygulanan yöntem:

  • Cerrahi bir girişim değildir . Sadece hastanın kilo, iştah durumu, ilaçların düzenlenmesi ve birbirine uygun ilaçların yanyana verilmesi, diyetin şahsa göre ayarlanması, yeni ilaçların devreye sokulması gibi tıbbi, ilaç ve diyet tedavileri kombinasyonudur.
  • Şeker ilaçları çeşitli organlarımızı çalışmasını, hormon üretmesini, insüline karşı hassasiyetin artmasını sağlar. Yani sadece pankreas bezimizin salgıladığı hormonlarla şeker seviyemiz dengede değildir . Çeşitli organlarımız örneğin: karaciğer, barsaklarımızdan salgılanan hormonlarda şeker dengemizi düzenler.

TipII diyabet hastasında her hastayı ayrı ayrı ele alıp, hangi sistemini devreye sokup insulin yapımını iç organlarda artıracağımıza karar vererek, dışarıdan vereceğimiz insulini azaltabilme veya durdurabilme başarısını elde etmekteyiz.